Düşünce Denizi

Marifet, ‘bilmek’le yetinmek değil ‘olmak’tadır.

Bugün bazı kişilerin “gelin birlik olalım, iri olalım, diri olalım” diyerek, Hacı Bektaş Veli’nin felsefesini dile getirdiğini ve bu yola gönül vermiş kardeşlerimizi birliğe çağırdığını duyuyoruz. Ama dostlar, bu değirmen taşıma suyla dönmez. Benimsenmemiş, taklitte kalan , yürekten kabul görmemiş söylemlerle hiçbir şey kazanılmaz. Kimseleri kandıramazsınız. İnandırıcı olmak , ancak eylemde ne yaptığınızla gösterilir. Hacı Bektaş Veli’nin yolu, “tarif, tasnif, tahakkuk” yani, “bilmek, bulmak ve OLMAK” yoludur. Sizin ne bildiğiniz, ne dediğiniz değil, ne YAPTIĞINIZ ne OLDUĞUNUZ önemlidir. Canlar, EYLEM görmek ister. Aynı Yunus’un dediği gibi:

Çeşmelerden bardağın
Doldurmadan kor isen,
Bin yıl dahi beklesen
Kendi dolası değil”

Elinizi taşın altına koyduğunuz zaman göreceksiniz ki, insanların eylemlerini, yüreklerini ve uygulamalarını gözardı ederek; ibadetin şekli üzerinde durup, içeriğini unutarak; onları dinli, dinsiz, bizden veya bizden değil diye ayırarak, “bir olmak, iri olmak, diri olmak ”asla mümkün değildir. Tüm kadrolar değiştirilirken, yerinden edilen başarılı memura yapılan muameleyle mi “bir olacaksınız” !…
Bir olmak, birlik olmak demek, özgürlükleri keserek, insanların düşüncelerine zincir vurarak, kendinize itaat etmelerini sağlayarak, tek tip insan üretmek ve bunları kolayca yönetmekle olmaz.
Görevini hakkaniyetle ve başarıyla yapan memuru, aba altından sopa göstererek tasviye edip, yerine “vucut dilimiz uyuşuyor” bahanesiyle eyleminin yetkinliğini tartmadığınız kişileri getirerek mi “bir” olacaksınız!.
Gördüğünüz gibi, söylem karın doyurmuyor, biz yine eyleme bakarız. Ne zaman Yunus misali eylemlerinizle bize, iktidar sofrasına “eğri odun” getirmediğinizi gösterirseniz, ancak o zaman “bir olalım” çağrınız dikkate alınabilir.
Belki bilmeyenler vardır, hani Yunus söylencelerinden birinde, Hacı Bektaş, Yunus’u Taptuk’un tekkesine gönderir. Yunus gidip Taptuk’a baş vurur. Bir okul niteliğindeki eski Bektaşi tekkelerinde adet olduğu üzere her dervişin bir görevi olurdu. Kimi toprakta, kimi işlikte çalışır, kimi duvar örer, kimi aş pişirirdi: Yunus’a da odun taşıma işini verlir. Kırk yıl sırtında odun taşır, tekkesinin ocağına, özene bezene. Her getirdiği odun dop-doğru dümdüzdür. Soranlara: Tekkeye odunun bile eğrisi giremez der. Ehh, bu da iktidar tekkesi… ne zaman Yunus olur tekkeye odunun eğrisini sokmazsanız, biz de, “bir oluruz, iri oluruz, diri oluruz.”

Herşeye rağmen, Yunus’un
“Yaradılanı hoş gör,
Yaradandan ötürü”

Öğüdüyle bugün de hoşgörüp bekliyoruz, uyararak, hatırlatıyoruz: Eylemlerinizi izliyoruz.

5 Kasım 2006 Posted by | Bektaşilik ve Alevilik, Tasavvuf | Yorum bırakın