Yaz Geldi, Hoş Geldi…
Yaz gelince, güneşten alınan enerjiyle olsa gerek, içimiz kıpır, kıpır oluverir. Enerjimiz artar, hatta cesaretimiz artar, yeniliklere daha bir açık oluveririz. Yeni maceralar, yeni tanışıklıklar için biçilmez kaftandır yaz günleri…
Öyle ya, “yaz aşkları“ndan söz edilir ama hiç duymayız “kış aşkları”ndan söz edildiğini… Demek ki güneşin olumlu bir etkisi var insan duygularını çoşturma konusunda ve hatta aşk konusunda…
Aşk romanlarını da daha çok yaz tatillerinde okuruz. Yaz kitapları hep kolay ve zevkle okunan kitaplardan oluşur… İşte bunlardan biri de Alexandra Stoddard‘ın İKİ KİŞİLİK MUTLULUK adlı kitabı. Aşkta mutluluğu büyütmenin 75 yolunu anlatıyor. 168 sayfa ve son derece kolay okunan bir kitap… Daha çok öğütlerden oluşuyor. Yaz kitabı olarak tavsiye edilebilir. Hayatınızda bir sevdiğiniz varsa, sevgiliniz kocanız veya karınız, kaç yaşında olursanız olun bu kitaptaki öğütlere kulak vermekte yarar var.
Size küçük alıntılar aktararak kitabı tanıtmaya devam edeceğim. Kitapta sık sık bazı kişilerin deyişlerine, vecizelerine yer verilmiş… bunlar bölümler arasına ustaca serpiştirilmiş… İşte bunlardan birkaçı:
George Sand: Hayatta tek bir gerçek mutluluk vardır: Sevmek ve sevilmek….
Pubillius Syrus: Her gününüzü son gününüz gibi geçirin….
Viktor E. Franki: Birinin arzulayabilecegi tek ve en büyük hedef aşktır. İnsanoglunun kurtuluşu aşktan ve aşık olmaktan geçer…
Peter Megargee Brown: Aşk ve mutluluk, tarifi mümkün olmayan ilahi gizemlerdir. Bazı duygular tahlil edilemez. Birşeyleri bölüp incelemeye calışırsanız, tek tekken çalışmadıklarını görürsünüz….
Lao Tzu: Size güç veren biri tarafından çok sevilirken, onu derinden sevmek size cesaret verir…
Simone de Beauvoir: Mola vermeden yaşayın…
The Dalai Lama: Mutluluk sizi hazır olarak beklemez… sizin hareketleriniz sonucunda ortaya çıkar…
Shakespeare: Sevgilerini göstermeyenler hiçbir seyi sevmiyordur.
Dalai Lama: Gerçek bir gülümseme bize ümit ve canlılık verir…
Henry Adams: Arkadaşlık yaşamda paralellik, düşüncede birlik gerektirir…
Thomas A Kempis: Aşk ağır olan her şeyi hafifletir…
Seneca: İyi olmak için dilekte bulunmak, iyi duruma gelmenin bir parçasıdır…
Deepak Chopra: Aşk, bilinmezlikte dans eder…
Phyllis McGinley: sessizlik kalp kırar…
Plato: İlk ve en iyi zafer, kendini keşfetmektir…
Cicero: Şakalarla dahi olsa, asla bir arkadaşınızı incitmeyin.
Cicero: Daha yüksege yerleştirildikçe daha fazla alçak gönüllü olmalıyız…
William James: Neşeyi kaybetmek, her şeyi kaybetmektir…
Red Cross Motto: En büyük trajedi duygusuzluktur…
Phillippe Nericault: Eleştirmek kolaydır- yaratmak zor…
William James: İnsan doğası için en temel prensip takdir edilmeyi istemektir…
Emma Goldman: Eğer aşk sınırsız vermeyi ve almayı bilmiyorsa, Aşk degildir, ama artısı ya da eksiği olmayan bir aktarma sürecidir….
La Rachefoucauld: Sevdigimiz sürece affederiz…
John Selden: Yeryüzündeyken iyi şeylerin tadını çıkar...
Şimdi de kitabın bölüm başlıklarına kısaca göz atalım:
Önsöz: Birlikte Mutluluğa Davet
Her Karşılaşmayı Sonmuş Gibi Görün
Kutsal Düşüncem: Sev ve Mutlu Yaşa
Hayatı 10’da Yaşayın
İlgi Gösterin
Düzenli Olarak Kaliteli Edebi Eserler okuyun
Başbaşa Tatile Çıkın
Evde Daha Fazla Sorumluluk Alın
Oy Haklarınız %50 -%50 Olsun
Nezaketle Eleştirin
Her gün, Mutluluğunuzu Artıracak Bir Şey Yapmak İçin Birbirinize Cesaret Verin.
Tuhaf Sürprizler Olmasın
Maneviyatınızı Beraber Keşfedin
Birbiriniz İçin Yeniyıl Hedefleri Listesi Yapın
Daha Çok Kutlayın
Her gün Karakteriniz Üzerinde Çalışın
Her Karşılaşmaya Gülümsemeyle Başlayın
Çocukların Sizi Yönetmesine İzin Vermeyin
Üçüncü Bir Kulakla Dinleyin
Fikir Ayrılığı Konusunda Hemfikir Olunabilir
Öz Benliğimizi Besleyelim
Etrafınızı Ortak Arkadaşlarınızla Çevreleyin
Mahremiyetinizi ve Sırlarınızı Diğer İnsanlarla Paylaşmayın
Bütün Önemli Olaylarda Destek Olmak İçin Yanında Olun
Bir Evin Patronu Yoktur
İyi Görünmek İyi Hissettirir
Bir Aradayken Bir Arada Olun
Sağlığınıza Dikkat Edin
Beraber Egzotik Bir Yemek Hazırlayın
Maceraları Teşvik Edin
Kızgınlığınızı Hafifletin
Ayak İşlerine Birlikte Koşturun
Beyaz Yalanlar Her Zaman Tehlikelidir
Aşk Notları Yazın
Göz Teması Hediye Edin
Altını Üstüne Getirin, Düzeltin
Yardım Teklif Edin
Kendi Alışkanlıklarınızı ve Geleneklerinizi Tespit Edin
Kaybolup Durmayın
İş ve Kişisel Konuları Düzene Sokun
Derin Düşünmek İçin Birbirinize Özgürlük Sağlayın
Gerekli Olduğu Zaman Hemşire Olun
Eve Çiçek Getirin
Moral Verici Konuşun
Alay Etmeyin
İçtenlikle Özür Dileyin
Birbirinizi Daha Fazla Eğlence İçin Teşvik Edin
Birbirinizin Kişisel Eşyalarının Yerini Değiştirmeyin
Kendini İfade Etmeyi Teşvik Edin
Zevklerinizin Tuzağa Düşmesine İzin Vermeyin
Önemli Günleri Hatırlayın
Kadınlar Konuşmayı Sever
Toplum İçinde Yanlışlarınızı Düzeltmeyin
Bol İltifat Kalbi Sevindirir
Birlikte Görünmez Zenginliğinizi Keşfedin
Kilonuzu Tartışmayın
Söz Kesmemeye Çalışın
Kısasa Kısas Yorar
Sohbetleriniz Monolog Olmamalı
Birbirinize Karşı Daha Hassas Olun ve Birbirinizi Şimartın
Asla Kavga Çıkarmayın
Lütfen Pişman Olacağınız Birşey Söylemeyin
Birbirinizin Yeteneklerini Açığa Çıkarın
Önemli Konuları Konuşmak İçin Zaman Ayırın
Ses Tonunuzu Kontrol Edin
Somurtkanlık Bulaşıcıdır
“Sorun Değil” Deyin
Sabır, Sabır
Birbirinizin Tutkularını Yeniden ve Yeniden Keşfedin
Öğünleri Mümkün Olduğunca Birlikte Yemeğe Çalışın
Birlikte Kitap Okumak İçin Zaman Yaratın
Merakınız Harekete Geçsin
Kalbi ve Aklı Nezaket ve Diplomasi Kazanır
Biraz Yaşayın
Sen ve Ben
Mutluluğunuz Size Bağlı
Eveeeet işte size 75 öğüt… Kitapta bu öğütlerin içeriği güzelce açıklanıyor.. İyi okumalar…
Mutluluklar…
Nazenin…
Bektaşi Nefesleri- Yunus Emre’den…
İlim İlim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır
Okumaktan murat ne
Kişi Hak’kı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru emektir
Okudum bildim deme
Çok taat kıldım deme
Eğer hak bilmezisen
Abes yere yelmektir
Dört kitabın manası
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır
Yiğirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Ma’nisi ne demektir
Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepsininden iyice
Bir gönüle girmektir.
Atatürk ile ilgili filmlerden kısa görüntüler…
Blogroll sınıflaması altında, Atatürk’le ilgili çeşitli filmleri bulabilirsiniz. Amerikan Sefiri’ne yaptığı konuşma, denize girerken, manevi kızıyla, vb. gibi… Ataturk’un tum dunya uluslarına, bu arada Amerika’ya da nasıl dosça yaklaştığını ancak ne kadar vakur bir ifadeyle, kendi ulusunun yüce değerlerine ve kimliğine sahip çıktığını izliyorsunuz…
Nazenin…
Nevruz’unuz Kutlu Olsun…
Yeniden dirilişin,
Güzelliklere erişin,
Devamlılığın,
Kardeşliğin
Sevincin,
Aşkın bayramı kutlu olsun…
Halimiz en iyi hale çevrilsin…
Teşekkür ederim… 10.000 ziyaretçi sınırını geçtik…SORULAR-YANITLAR Sınıflaması başlıyor…
Daha önce ilan etmiştim. Şimdi sıra sözümü tutmaya geldi. 10.000 ziyaretçi girişini aştık. Yeni bir sınıflamaya başlıyoruz. SORULAR-YANITLAR…
Burada soruları her ne kadar ben oluşturacak olsam da, eğer sizlerin de özellikle gündeme getirilmesini istediğiniz sorular varsa bunları “yorum” başlığı altında bana iletirseniz, ben de bu sorulara ve tabii yanıtlarına yer vermeye de çalışırım.
Sitemizin tamamen bir kişinin çabası ve deneyimi sınırlarında oluşturduğumuzu hatırlatmak isterim. Bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum ve elimden geleni yapıyorum. Bazen bayağı uzun süreler hazırlık yapmam ve bu iş için zaman ayırmam gerekiyor. Okunduğunu gördüğüm için bunu olanaklarım dahilinde severek yapıyorum. Demiştim ya, SEVMEK vermektir. KARŞILIKSIZ VERMEKtir hem de… Karşılık bekleyerek olursa YATIRIM olur diye… Asıl adımı kullanarak değil de bir rumuz ile (Nazenin) yazmamın nedeni ise, verdiğimin herkesçe rahat ve huzur içinde alınmasını sağlamak. Bana kimsenin kendisini borçlu hissetmemesini sağlamak. Telif hakkı olan bir yazıyı size aktarmışsam eğer buradan bir alıntı yapacaksanız, o zaman kaynağını da belirtiyorum zaten, siz de mutlaka yazarı kaynak göstermelisiniz. Bu hassasiyeti koruyacağınızdan eminim. Ama, sizlere burada Nazenin olarak aktardığım veya özetle aktardığım bilgiler çoğu zaman benim dağarcığımın süzgecinden geçen bilgilerden oluşuyor. Ya da falancanın eseri ışığında, ondan yararlanarak özetlenmiş oluyor. Bunları da belirtiyorum. Sizlerin de bilgiyi kullanırken bu hassasiyeti göstermenizi rica ediyorum.
SORULAR-YANITLAR bölümünde Alevi-Bektaşi kültürü hakkında bazı bilgileri kısa, özlü bir şekilde aktarmaya çalışacağım. Bunu yapmak için ben de epey “ödev yapacağım” öyle görünüyor. Umarım yeterince aydınlatıcı olur.
Teknolojiyi kullanmak konusuna gelince, öyle çok da becerikli ve bilgili değilim bu konuda, yani acemiyim. Ama, elimden geleni yapıyorum. Bazı eksikler, düzensizlikler olabiliyor. Örneğin sınıflamalar, sistematik vb. gibi konularda… Ya da grafik, müzik vs. desteği konularında… Ancak, öğrenebildiğim kadarıyla başarmaya çalışıyorum. Hiç yoktan iyidir, diye düşünerek de olduğu kadarını yansıtıyorum. Çünkü herşey zaman istiyor… Gün de hala 24 saat… KOCAPAPUÇLU günü biraz uzatsa, 30-40 saate çıkarsa, söz size 24 saatin üstü hep sizin olacak::)))…
Siteye şöyle bir bakınca, Uzak Doğu’dan Güney Amerika’ya hatta Avusturalya’ya uzanan şekilde sitemizi ziyaret edenler olduğunu görüyorum. Ancak çok büyük bir yoğunluğun Türkiye ve Avrupa sınırları içinde olduğu görülüyor.
Hadi şimdi çağımızın teknolojik nimetlerinden yararlanarak siz can kardeşlerle bilgi paylaşalım.
Gününüz aydınlık, gönlünüz sevgi dolu olsun…
Nazenin…
10.000 girişi aştığımızda yeni bir sınıflamaya başlayacağız…
Şu anda sitemize 9415 giriş yapılmış durumda. 10.000 sınırını aştığımızda, sitemize “SORULAR – YANITLAR” başlığı altında yeni bir sınıflama eklemek istiyorum. Burada Alevi-Bektaşi kültürünü tanıtıcı bazı sorulara yer verip, bunları Nazenince yanıtlamaya çalışacağım.
Hepinize sevgiler…
Nazenin…
Bir Yılbaşı Yazısı: Selami İzzet Sedes’ten “Yeni Yıla Girerken”…
Kaynak:Ustura 55. sayı.
Bizim nesil aşçıbaşı, eslükbaşı, onbaşı yüzbaşı binbaşı bilir; amelebaşı, işbaşı kuşbaşı bilir; dedelerimiz: “Bir baş ol da istersen soğanbaşı ol..”diye öğüt verdiklerinden soğanbaşı:”Sakın koparma!..” dediklerinden çıbanbaşı, “olmayı şiddetle reddettiklerinden” eşşekbaşı bilir; çiftlikte subaşı, Sulukulede çeribaşı bilir, köprübaşı, çeşmebaşı, merdivenbaşı, bu arada asasbaşı, cellatbaşı bilir; ucu paraya dokunduğundan aybaşı bilir ama yılbaşı bilmezdi. Yılbaşını sonradan öğrendik.
Bizim eskiden otuz gecemiz, iki de sabahımız vardı: Ramazan geceleriyle Bayram sabahları.
Ben yılbaşını 1917 de Büyükada’da içli şair merhum Tahsin Nahid’in köşkünde idrak ettim, hem de sabaha karşı. Gecede hiç bir fevkaladelik yoktu. Dostlar her zamanki gibi bir araya toplanmıştık. Yiyip içtik, poker, tavla oynadık, gülüp söyledik. Şafak sökerken Yahya Kemal’le sokak kapısının önüne çıktık. Karşı setteki köşkte Mahmut Celaleddin Paşa’nın kızı, musikimizin ünlü bestecisinin genç kızı Vildan Hanım Bethoven’in İprromptu’sünü çalıyordu. Durgun, berrak bir kış sabahıydı. Yahya Kemal kulağımın dibinde mırıldandı:
“Ayşe cadı, Ayşe cadı -Gün yine bir yıl kocadı…”
O çağda bu şakanın anlamını pek karayamadım, fakat şimdi, her geçen günün beni biraz daha kocattığını hissettikçe büyük şairin kırk yıl önceki duygusu içimi sızlatır ve her yıl tanyeri ağarırken kendi kendime şöyle derim: “Ayşe cadım, Aşye cadım- Ben yine bir yıl kocadım”…
Yanılmıyorsam bizde yılbaşı Beyoğlu’nda başladı.
Yedeksubaydım.. Üstümde Baker’de dikilmiş Alman kumaşı ceket, bej külot, pantolan.
Sarı çizmeleri Almanya İmaparatoru, Enver Paşa’ya hediye etmiş. Enver Paşa On beşinci Kolordu Kumandanı amcam Ali Rıza Paşa’ya vermiş, ayağına gelmeyince amcam da bana aktardı. O devirde bizim sarı çizme giymemiz yasaktı. Hoş üniformayla umumi yerlerde oturmamız da yasaktı ama yılbaşı gecesi kim görür sorar deyip ve itiraf edeyim kıyafetimi de beğenediğimden, arkadaşlarla beraber Gardenbara girdim…
O çağın barlarda kutlanan yılbaşıların bir tek hususiyeti vardı. Müslüman müşterilerin masalarında kadın bulunmaz, bunun için barda çalışan Fransız, Viyanalı, Macar kadın artistler saat “00” da masaları dolaşıp erkek müşterileri öperek yeni yıllarını kutlarlardı. Her halde benim değil, şık üniformamın cazibesine kapılmış olacaklar, en son bizim masaya geldiler ve sabaha kadar yanımdan ayrılmadılar. Bu iltifatın bana hayli pahalıya mal olduğunu bilmem söylemeye hacet var mı?
Şafakla beraber bardan çıktım, daha beş on adım atmadan karşıdan gelen bir otomobil durdu, bir el, mermez kumandanı Cevat Beyin eli, köşedeki inzibat subayına beni gösterdi. Kendimi önce Galatasaray İnzibat Karakolunda sonra Merkez Kumandanlığında buldum. Nöbetçi zabit, uykusuzluğun verdiği sersemlikle suali münasebetsiz sordu:”Neden sarı çizme giyiyorsun?” diyecek yerde: -Bu çizmeleri nereden buldun? dedi.
O anda şampanyayla bulanık zihnimde bir şimşek çaktı. Yalan değil, yanlış cevabı yerleştirdim:
-Enver Paşa verdi.
Zabit oturduğu yerde şöyle bir yalpaladı, beni tepemden tırnağıma kadar daha dikkatli süzdü:
-Nerede çalışıyorsunuz?
-Ordu şubesinde mahrem evrak memuruyum.
Vesikamı uzattım. Okudu: gözleri biraz daha açıldı:
-Dışarda bekleyiniz, dedi. Artık sen diye hitap etmiyordu. Bir saat sonra içeri çağrıldım. Zzabit ayağa kalktı, elimi sıktı:
-Bir daha sarı çizme giymemenizi rica ederim, serbestsiniz, güle güle Selami bey , dedi.
Daha yakın tarihe geleyim. Allah rahmet eylesin Necmeddin Sadak, Ali Naci Karacan, Allah selamet versin Kazım Şinasi Dersan, bendeniz cennetkuşu ve eşlerimiz yılbaşını kutlamak zere ışıl ışıl mehtaplı bir gece Maksim salonlarına girdik. Salonlar hıncahınç dolu, ama hemen hemen herkes herkesi tanıyor, tanıdık olmayanlar azınlıkta. Birkaz yüz kişilik bir aile halinde eğleniyoruz. Salonun orta yerinde Kılıç Ali Beyle arkadaşları oturmuş. Ali Beyin yanında genç güzel bir artist var.
Bir köşeden bir genç fırladı, kadehini Ali beye doğru kaldırdı: Şerefinize , Dedi. Ali bBey nazik bir tebessümle mukabele etti. Yerine oturan genç beş dakika sonra yine Ali Beyin karşısına dikildi: Fırkamızın şerefine. Ali Bey yine mültefit karşıladı. Beş dakika geçmedi genç Ali Beyin yanına sokulup kulağına bir şey fısladı. Ali Bey: “Hayhay” dedi. Genç, güzel artisti dansa kaldırdı. Dans bitti, genç az sonra yine yerinden kalktı. Allah gani gani rahmet eylesin Ali Naci:
-Bu sefer dayak yiyecek, dedi. Naci’nin dediği olacaktı, bereket etraftan atik davranıp sulu delikanlıyı kapı dışarı ettiler.
Bu da eski bir yılbaşı gecesi hatırasıdır.
İstanbul’un yazı kışı yoktur, poyrazıyla lodosu vardır demişler. Maksim’e ışıl ışıl mehtaplı bir gecede girmiştik. Sabaha karşı çıktığımız zaman lapa lapa kar yağıyordu. Taksim Meydanı bembeyazdı…
Yeni Yılınız Kutlu Olsun, Gönlünüz Bayram Sevinciyle Dolsun
Yeni yıla yaklaşıyoruz.
2006 hem ülkemiz için hem de dünya için azımsanamayacak zorlukların ortaya çıktığı bir yıl olarak kayda geçmek üzere…
Her şeyin başında 2007’nin 2006’yı aratmamasını diliyorum.
İnsanoğlunun yüreğindeki sevgiyi keşfetmesini diliyorum.
Koşulsuz olarak sevgi vermekten, sevmekten korkmamasını diliyorum.
Pek ender rastlanır şekilde, yılbaşı ve bayram örtüştü… Umarım yeni yılımız bayram anlayışı içinde, barış ve mutluluk paylaşarak geçer.
Bir gün daha detaylı olarak sizlere “kurban nedir? ” in yanıtını da vermeye çalısırım. Ama, bugünlük kurban kelimesinin “kurb” “kurbiyet” yani “yakın” olmak “yakınlık” anlamlarından geldiğini söylemekle yetineyim. Dolayısıyle Kurban Bayramı “yakınlık, yakın olma” bayramıdır. İçsel manada “tanrıya yakın olma” zahir manada ise “eşe, dosta, arkadasa, akrabaya, komşuya… hatta sokaktaki insana yakın olma” yı tanımlar… Yakınlığın tek aracı da gonul yakınlığı, sevgidir. Sevgi ilgidir… Çevrenize vereceğiniz her ilgi, sevgi bayramın gereğidir. Doğayı sevmek, insanı sevmek, komşunu sevmek, vatandaşını sevmek, dünyadaki herkesi ve her canlıyı sevmek…. Sana emanet edilmiş olan ormanı sevmek, çiçeği sevmek, suyu sevmek… ZAHIRI OLACAK KI BATINI OLSUN der Bektaşiler… Işte zahirde bu saydıklarımı sevmek gerek ki batında Tanrı’yı sevmiş olabilesiniz.
Söylem değil eylem gerek...
Seviyorum demek iyi, güzel, gerekli elbet ama sevmek İLGİ ile beraber eyleme dönüşür…
İLGİ de ise ZAMAN kavramı da önemlidir…
2007’de zaman ayırın, ilgi vermek için sevdiklerinize… Sevdiğinizi gösterin eylemlerinizle…
Tüm mutluluklar sizlerin olsun, Bayram sevinci yüreğinize dolsun… YENI YILINIZ KUTLU OLSUN…
Nazenin…
Teşekkür ederim… 5000 ziyaretçi sınırını geçtik…
Henüz ikinci ayımızı bile bitirmedik. Kısa sürede 5000 girişi aştık.
İlginize teşekkür ediyorum.
Gülümsemenizi sağlayacağını düşünerek, yeni bir kategori eklemeyi düşündüm. Mizah... Burada mizah alanından seçtiklerimi sizlerle paylaşmayı planlıyorum. Düşünce denizinde kulaç atarken yorulursak, bir süreliğine dinlenip, gülümseyelim istedim.
Teşekkür ederim… 3000 ziyaretçi sınırını geçtik…
Hepinize çok teşekkür ederim…
Şu anda 3000 ziyaretçi sınırını aştık. Hem de bir buçuk ay gibi kısa bir sürede…
Bana öyle geliyor ki, sitemizi devamlı izleyen dostlarımız var…
Bunu hissettiğim için elimden geldiğince sık güncellemeye çalışıyorum.
Sizlerle beraber olmaktan mutluyum…
Tekrar teşekkür ederim…
Nazenin…
-
Arşivler
- Temmuz 2008 (1)
- Temmuz 2007 (2)
- Mayıs 2007 (4)
- Nisan 2007 (1)
- Mart 2007 (6)
- Şubat 2007 (11)
- Ocak 2007 (25)
- Aralık 2006 (47)
- Kasım 2006 (58)
-
Kategoriler
-
RSS
Entries RSS
Comments RSS